16 Temmuz 2012 Pazartesi

One love'a gittik yaz geldi, biralar bize az geldi !


One love festivale gittik yaz geldi, biralar bize az geldi !

Her yil haziran ayini iple cekerim. Cunku haziran ayi benim icin Efes one love festival ayidir (efes demek yasak ama yinede dedik). Etkinlikler mi dersin, yeme, icme, cimlere yayilma mi dersin ne ararsan var ama en onemlisi de, 2 gun boyunca dunyanin ve Turkiyenin en onemli muzisyenleri ve gruplarini dinleme firsatini bulursun. Kisacasi yil icinde katilip, en cok eglendigim organizasyon denilebilir.

Bu yil da, Milliyet gazetesinin davetlisi olarak katildim. Bak ölümü gör gelmezsen filan diyince bende kiramadim onlari...tamam iste fazla sormayin, Milliyet davet etti dedik...Zaten yil basindan beri, festivalin adi efes one love mi olsun, ekrem abinin acılı lahmacun salonu mu olsun gibi gereksiz polemiklerle festival sabahina kadar geldik. Festivalin baslamasina 30 dakika kalana kadar hersey normal ilerlerken son anda festival alaninda icki satisi yapilmayacagi haberi yayildi. Bu arada son 1 haftadir alibeykoy tarafina yolu dusenler, ana arterlerde asili duran "Eyup te icki festivali istemiyoruz" ve "icki her kotulugun anasidir" yazili pankarti gormuslerdir. Esasinda her kotulugun anasi kumardir diye biliyorum ben...neyse konumuz bu degil.

Tabi ki hakli olarak insanlar tepki gosterdi fakat emir buyuk yerden (burada buyuk yer, olimpos dagi yada kaf daginin ardi olabilir) geldigi icin, eyup belediyesi de bu emre karsi gelemeyip festival alaninda icki satisini yasaklamisti. On bir yildir devam eden ve son bes senedir katildigim, bu ickili calgili cengili organizasyona (birazda onlarin gozuyle bakiyorum olaya) icki fazla gelmisti demek ki.

Cumartesi gunu giden arkadaslarim kapida cilginlar gibi alkol tuketildigini ve 12 ila 20 yas arasi cocuklarin alkol sattiklarini soylediler. İste o anda yapilan hareketin ne kadar dogru oldugunu anladim. Bu ulkede istihdam eksigini, issiz gencleri goren olimpos dagindaki yetkililer, bu yolla genclere bir is imkani sunmuslardi. Fahis fiyata da olsa o gencler orada satis yaparak evlerine ekmek goturmekteydiler. Ustelik bu duruma karsi cikan eyup halkindandilar. Yani ana arterlere "icki festivali istemiyoruz" yazan eyup halkiydilar.  And the oscar goes to eyup halkiydi yani.

Ben ancak pazar aksamı olaya dahil olup saat 6 gibi festival alanina gittim. Giriste elinde tufekle bekleyen polisler ve zabita ekibinin yaninda, "buz gibi soguk bira" bagirislari ile bira satan gencleri gordum. Devlet, hem onlara calisma imkani, hemde koruma saglamisti. İste bize lazim olan buydu, hem de fahis fiyatla satmalarina ragmen isleri gayet iyiydi...iyide iceride neden satilmiyor ulan bu meret diye sordum kendi kendime (ama ic sesimle sordum, hatta o kadar kisik sesle sordum ki, ic sesim bile zor anlasiliyordu !)...konser boyunca yine gencler öpüştü (erkek arkadasi son derece romantik sekilde operken, cantasinda telefon arayan kiz gordum. Bunu bir ara islememiz gerek) yine herkes cilginlar gibi eglendi, yine herkes konserde costu ve yine herkes el ele kol kola gezdi...yani yine herkes ayniydi. Yani bes yildir gittigim organizasyonda yine hersey ayniydi, alkollu yada alkolsuz yine sinirsiz eglenceydi. O halde festival alaninda alkol satilmamasinin izahati neydi, aklim almiyordu, fikrim de almiyordu, ne anlayissiz bi heriftim o anda, tam da “istenilen turden” bir heriftim (olimpos wants me)...

Konser bitti evimize donerken, "eyupte icki festivali istemiyoruz" yazili bez afisin yanindan gectik. Afise daha dikkatli bakinca gordum ki, arkasinda soyle yaziyor; "YERSEN..."

14 Haziran 2012 Perşembe

Bebekte 3-5 tur atarım...


Ne guzel soylemis sanatci sarkisinda, "sevgilimi koluma takarim / bebekte üç beş tur atarim"...iyide sonra ne yaparsin onu da soyleseydin de bizde salak gibi sevgilmizi kolumuza takip, bebek festivaline gitme gafletinde bulunmasaydik !

Pazar sabahlarini cok severim. Erken kalkmama gerek olmamasina rağmen, sabahın köründe ayağa dikilirim ve ev halkinin kalkip bir an önce kahvalti hazırlamasını beklerim. Cumartesi gecesi yatağıma uzanırken de, aynı düşünceler icindeydim, ta ki sevgilimin durtmeleri ile uyanincaya kadar. Sabah 10 gibi sevgilimin dürtmeleri ve yangın sireni kivaminda ki, 1 uzun 1 kisa uyarisi ile uyandim;"Aşşkkııııımmmm....aşkım...Aşşkkııııımmmm....aşkım... Sevgilimin bu uyarisi bir yerden sonra ninni gibi geldigi icin bu seferde hafiften darp uygulamaya basladi;"eee askim hadi kalk ama, bebek festivaline gidelim". “Hay Allahım ya, ne işimiz var bebek festivalinde, Etilerden aşşaa bebek festivali” diyesim vardı ama diyemeden usulca yataktan kalktım. Beni bekleyen mükellef kahvaltı masası da başıma gelecekleri bir anlığına unutmam için hazırlanmış gibiydi.

Kahvaltımı edip, salon koltuğuna uzanmak isterken, tepemden bakan 2 rimel dolusu gözle karşı karşıya gelip, ruj dolusu dudaklardan şunu işitiyorum; “Bebek Festivaline gidilecek, uyuma şimdi”. “yahu bir Pazar sabahım var, onu da trafikte geçirmeyelim...hem bebekte arabayı nereye çekeceğiz” soruma, “ya kenarda bir yere çekeriz” cevabını alıyorum. Bebek...kenar bir yer...otopark...araba için boş yer...hepsini aynı cümlede kullanınca bile ne kadar saçma iken sevgilim buna inanmış halde çıkmamızı bekliyordu. Atladık arabamıza ve yıldırım hızıyla önce zincirlikuyu ardından etiler trafiğine takıldık. Sevgilim yinede halinden memnun bir şekilde radyo kanallarını karıştırmaktaydı. Neyse arnavutköy civarında arabayı bir yere park edip bebeğe yürüme fikrime, “ya bu sıcakta nasıl yürüycezz” karşılığı alıyorum. “Bu sıcakta bebekte ne işimiz var hee” diyesim var ama sabır diyorum. Arabayla bebek civarına yaklaştıkça burnuma tiki kokuları geliyor ve bir bakıyorum ki solumda kırıntı ve midpointin önünde bolca tiki kardeşlerden var. Taktıkları gözlüklerle solar panel olabilecek ablalar, kollarındaki saati gözüme gözüme sokmak isteyen abilerin mekanı bebeğe, hoş gelmiştik. Tabi bu gözlemi yaparken tahmin ettiğiniz gibi trafikteydim. Sevgilim, sürekli sağa sola bakınıp boş yer arayışındayken ben ise “bu karmaşayla mı beni sınıyorsun yarabbim” sorgulamasındaydım.

Bebek Festivalinin yapıldığı alanın önünden geçiyoruz. Alan insan kaynıyor.  Bacalardan çıkan dumanlarda bu kalabalığa eklenince, buyrun GS-FB derbisine kıvamında bir ortam. Tabiki bu zaman zarfında da hala arabamıza yer arıyoruz. ,İspark’a ait bir alanın önünde takriben 25 dakika bekledikten sonra, içeriden gelen görevli “yerimiz yok abicim” dedi. İşte o anda insanlar nasıl 3. Sayfaya haber olup, flash tv de konulu dizilere konu başlığı oluyor anladım. Sinir katsayım yükseldikçe, sevgilim önerilerime daha çok uymaya başladı. Bebek badem ezmecisinin vitrine doğru ani bir dönüş yapıp ters istikamete doğru gitmeye başlıyoruz. Bu arada Lucca nın önünde bekleyen şuursuz kalabalığı hürmetle selamlıyorum (yolun ortasında durup sohbet eden adamı nasıl selamlayabilirim ki).

Bebek Festivaline gitmek başlı başına bir festivale dönüşmüşken ve biz arabadan inmeden dayak yemiş gibi olmuşken, soluğu Etilere çıkan akmerkez yokuşunun orada bir çay bahçesinde alıyoruz. Karşımda İstanbul boğazı, yanımda festival mağduru sevgilim, elimde de lipton ice tea (eee tiki olucaz o kadar)...ohhh be, esas festival burada vatandaş, geeellll...